Birlikte çalıştığımız müşterilerimizde son zamanlarda bana vurgulu gelen bir diğer önemli söylem de “artık tek adam dönemi bitti, birlikte karar alma zamanı”.
Genieve Figgis
Çalıştığımız şirketlerdeki CEO’lar diyor ki;
“Masadaki konuyla ilgili kararın sadece benim değil, birlikte çalıştığım Yönetim Ekibi’nin de kararı olmasını istiyorum. Hatta organizasyonda en doğru geri bildirimi, eldivensiz olarak verecek yeni ve genç ekiplerin de görüşlerini almak istiyorum.”
İşte bu, liderliğe bakış açımızın değişmeye başladığını ve kurumun “bir takım olmanın gücüne” olan gerçek inancını gösteriyor bana.
Liderliğin aklımıza gelen ilk çağrışımı nedense hep bizden öte bir yerlerde, şirketin en tepesinde bir lider olması ve bize gideceğimiz yönü göstermesi. Bütün zorlu kararları bizden başka birisinin alması ve her durumda bilgece karar almasını umduğumuz bu kişinin bize her daim yolu göstermesi. Bu güzel mi olurdu? Belki evet, belki hayır. Güvenli mi olurdu? Orası tartışmasız. Ama artık geçerli olmadığı kesin.
Birlikte çalıştığımız projelerde liderliği anlatırken deriz ki “her seviyede liderlik” vardır. Herkes bir liderdir, ister şirketin, ister iş kolunun, ister fonksiyonun, ister bir takımın. Dolayısıyla, liderlikten beklediğimiz o yol göstericilik görevi aslında hepimizin görevidir. Bu da işini ciddiye alanlar için büyük ve önemli bir sorumluluktur.
Peki nasıl liderlik edeceğiz? John Maxwell’in gerçekten çok anlamlı olduğunu düşündüğüm bir sözü var “Lider yolu bilen, o yolda yürüyen ve yolu gösterendir.”
Ben şöyle anlıyorum ki; gerçek bir liderlik becerisi deneyimlerden geçer. Bir yolu bilebilmek için önce orada yürümek gerekir. Ardından o yolu sadece kendimizin yürümesi yetmez; bizden sonra geleceklere öğrenilmişliklerimiz ile yolu gösterdiğimiz zaman, bizden sonra geleceklere liderlik etmiş olabiliriz.
Zeynep İmer Karakaş
댓글